Sağlık

“İmha Atıkları Yönetilmezse Daha Büyük Felaketlere Neden Olur”

Çevre Mühendisleri İzmir Şubesi Bilim Kurulu Üyesi Çevre Yüksek Mühendisi E. Helil İnay Kınay, Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler sonrasında oluşabilecek çevre sağlığı risklerine ilişkin BSHA’nın sorularını yanıtlarken, “Depremle birlikte yıkımı ve yıkımın acısını yaşarken, ve yaşadığımız felaket, hem kitlesel yıkımın getirdiği atıklar hem de bölgedeki atıklar. Sağlık ve çevresel altyapı koşullarından kaynaklanan riskler doğru yönetilmezse çok daha büyük felaketlere yol açacaktır.

Türkiye, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş Depremi’nin yaralarını sarmaya çalışırken, deprem felaketinin ardından insan sağlığını tehdit eden birçok konunun yanı sıra çevre sağlığı konuları da gündeme geldi. Hatay’da deprem bölgesinden alınan moloz ve çöplerin Mileyha Kuş Cenneti’ne dökülmesi tepkilere neden oldu. Yaban Hayatı Uzmanı, Kuş Gözlemcisi, Rehber ve Fotoğrafçı Emin Yoğurtcuoğlu, twitter hesabından çevre sağlığı çalışmalarına çevrildiğini duyurdu. Bilim Sıhhat Haber Ajansı (BSHA), Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi eski Başkanı Helil İnay Kınay, Bilim Kurulu Üyesi, Çevre Mühendisi ile atılacak adımlar hakkında bir araya geldi Afetlerden sonra çevre sağlığını korumak için alınan önlemler.

Kınay, Kahramanmaraş depremlerinden sonra tekrar tekrar gündeme gelen afetler sonrası ortaya çıkabilecek çevre sağlığı sorunları ile ilgili sorularımızı yanıtladı. Kınay, deprem sonrası çevre sağlığı ile ilgili alınacak önlemlerin yasa ve yönetmeliklerle makul olmasına karşın yaşanan her afet sonrasında yanlış uygulamalara tanık olunduğunu söyledi.

BSHA: Kahramanmaraş depremi sonrası insan sağlığını tehdit eden bir diğer unsur ise yıkım atıklarının hayata geçirilmesi ile ilgili atılması gereken adımlar oldu. Yıkılan çok sayıda binada enkaz kaldırma çalışmaları başlatıldı. Çevre sağlığı konusunda yapılan çalışmalarla ilgili değerlendirmenizi alabilir miyiz?

HİK: Afet anında ve sonrasında yapılması gereken uyum, uzmanlık ve disiplinle yürütülmesi gereken zamana karşı bir yaşam savaşıdır. Bu süreçte arama kurtarma çalışmaları devam ederken, bölgedeki vatandaşlarımız için deprem bölgesinde geçici barınaklar oluşturulması, hasar tespit çalışmaları, hasarlı binaların tahliyesi, yıkım işlemleri ve enkaz kaldırma çalışmalarının yapılması gerekiyor. Tüm bu çalışmalarda vatandaşlarımızın yaşam hakkı, barınma, güvenlik, sağlıklı gıda ve suya erişim gibi insani ihtiyaçlarının yönetilmesi süreci hayati önem taşımaktadır. Depremin üzerinden geçen günlerde bölgedeki koordinasyonsuzluk ve eksiklikler afetin boyutlarını artırdı. Arama kurtarma çalışmaları dışında depremden kurtarılan vatandaşların toplanma ve barınma alanlarında sağlıklı ve aslına uygun koşulların sağlanması sürecinde temel ihtiyaçların bile karşılanmadığı bir sürecin içindeyiz. Sadece yıkım değil, yıkımın yol açtığı çevresel sorunlar ve sağlık riskleri de bölge sakinlerini ve afet sonrası çalışmalar için bölgedeki tüm yetkilileri olumsuz etkilemektedir. Bölgede oluşacak su, tuvalet, duş, temizlik, kanalizasyon, çöp, salgın hastalıklar ve diğer sağlık sorunları gibi ihtiyaçların karşılanamaması afetin görünmeyen boyutları olarak karşımıza çıkmaktadır. Afet bölgesinde temel çevre altyapısının ve hijyen koşullarının sağlanması şu anda en değerli gereksinimdir. Bir yandan afet bölgesindeki yaşamdan kaynaklanan sorunlar, diğer yandan yıkım atıkları ve moloz kaldırma çalışmaları kapsamında ortaya çıkan sorunların analiz edilmesi için gerekli teknik önlemler alınmalı ve bölgedekiler sağlıklarına kavuşmalıdır. koruyucu maske ve eldiven gibi güvenlik ekipmanları. Maalesef gördüğümüz manzaralar bu önlemlerin temel ihtiyaçların bile karşılanmadığı noktada yetersiz kaldığını ve bundan sonraki süreçte sağlık sorunlarının ortaya çıkacağını gösteriyor.

BSHA: Yıkım Atıkları Nasıl Yönetilmelidir?

HİK: Depremin yarattığı çevresel riskler ve tehditler ile deprem anındaki kitlesel yıkım, afetin en değerli sorunlarıdır. Binaların yaşı, varsa imalatlarında ve yalıtımında kullanılan malzemeler, bina içinde veya üzerinde kullanılan kimyasallar (üretim, temizlik, bakım vb.) gibi unsurlar, araştırmalar radon gibi istenmeyen gazların varlığını ortaya koyar, bina çökmeleri ve yıkımların meydana geldiği alanlarda yüksek konsantrasyonlarda asbest, cıva, kükürt ve klor. Bu nedenle deprem sonrası oluşacak toz ve gaz kirliliğine karşı arama kurtarma ekipleri dışındaki kişilerin çöken yapılara yaklaşmasına izin verilmemekte, gruplar arama kurtarma çalışmaları sırasında tam donanımlı ekipmanlarla çalışmakta ve etki alanına girmektedir. harabelerin temizliği sırasında tekrar toz ve gaz yayılacağı dikkate alınarak hesaplanmıştır. Tutulmaları ve kirli havayı solumalarına izin verilmemesi gerekir. Deprem sonrası arama-kurtarma ve enkaz kaldırma çalışmaları sırasında alanda eğitimli, uzman ve koruyucu güvenlik donanımına sahip kişiler dışında kimse bulunmamalıdır. Bu faaliyetler sonucu oluşan tozlar ve içerisinde bulunan çeşitli kimyasallar, çalışma alanındaki ve etkilenen alandaki bireylerin sağlık ve güvenlikleri için de risk oluşturmaktadır. Yıkım atığının kendisinde bulunan tehlikeli ve diğer atıkların ayrıştırılması, bu atıklardan geri dönüştürülebilir atık ve elemanların uygun yöntemlerle ayrıştırılması ve kullanıma yönelik işlemlerin yürütülmesi gerekmektedir. Bunun dışında kalan molozlar özel koşullarda kontrollü alanlarda depolanmalıdır. Bu alanların yer seçimi, saklama koşulları ve bu sürecin denetlenmesi en değerli unsurlardır. Ve tüm bu süreç konusunda uzman çalışanlar tarafından yürütülmelidir.

“Yıkım atıklarının çevre ve halk sağlığı riski oluşturmadan yönetilmesi gerekiyor”

BSHA: Yıkım atıklarının içerikleri hakkında bilgi verir misiniz?

HİK: Bina yıkımından kaynaklanan atıklar, kullanılan yapı malzemelerine bağlı olarak radon, cıva, kurşun, çeşitli toksik kimyasallar ve hatta asbest gibi elementler içerir. Özellikle eski binalarda, zemin ve tavan kaplamalarında, yalıtım amaçlı sprey kaplamalarda, ara duvarlarda, yangına dayanıklı yalıtım levhalarında, kazanlarda, ısıtıcılarda, yalıtım ceketlerinde, asbestli çimentodan yapılan işlerde, conta elemanlarında, kağıt işlerinde, yangın battaniyelerinde, pis su borularında, eternitlerde. levha, derz vb. alanlarda yalıtım malzemesi olarak kullanılmaya başlanan asbest en değerli konuların başında gelmektedir. Asbest içeren moloz ve atıkların ve diğer tehlikeli atıkların temizlenmesi, şantiyede asbest veya asbest katkı maddeleri içeren işlerin taşınması, yüklenmesi, yerleştirilmesi, depolanması, denetlenmesi ve geri kazanılması süreçlerinde işçiler ve bölge sakinleri için asbeste maruz kalma riski bulunmaktadır. Eski binaların imalatında kullanılan malzemelerin ortasında yer alan asbestin, binaların yıkım aşamasında ayrıştırılması ve bertaraf edilmesi ile ilgili olarak ortaya çıkabilecek çevresel risklerin gerçek anlamda yönetilmesi gerekmektedir. Bu işlem özel formüller, çalışanlar için kullanılacak özel ekipmanlar, çevre ve insan sağlığına zarar vermeyecek önlemler ile yapılmalı ve oluşan atıklar tekniğine uygun olarak bertaraf edilmelidir. Bu açıdan bir diğer önemli sorun da enkazda, yıkım işlerinde çalışanlar ve o enkazı depolayan kişilerin sağlık sorunudur. Tüm bunların çevre ve halk sağlığı açısından risk oluşturmadan yönetilmesi gerekmektedir.

BSHA: Yıkımdan önce ne yapılmalı?

HİK: Tüm çalışmalar sırasında bölgede yaşayan halkın ve bölgede bulunan teknik grubun koruyucu güvenlik ekipmanlarına sahip olması sağlanmalıdır. Enkaz kaldırma ve yıkım çalışmaları toz oluşturmayacak şekilde, tozun etkisi ve yönü kontrol edilerek gerekli önlemler alınarak yapılmalıdır. Enkazın kaldırılması ve taşınması, belirlenen hafriyat çöplük alanlarında döküm ve depolama koşulları, hafriyat alanlarının seçimi ve yönetimi konularında uzmanlarla kapsamlı, denetimli çalışmaların yapılması gerekmektedir. Afette yaşanan büyük çaplı tahribatta bu sorun çok daha büyük boyutlara ulaşmaktadır. Bölgede uzun bir süre devam etmesi beklenen enkaz kaldırma ve yıkım sürecinde gerekli tedbirler ivedilikle alınmalı, bölgede çalışanlara ve bölge sakinlerine koruyucu ekipman temin edilmelidir. Enkaz yönetimi sürecinde geri dönüştürülebilir malzemelerin ayrıştırılması ve kullanımının sağlanması sürecinde, yer seçimi, kullanılan ekipman ve işçinin koruyucu güvenlik önlemleri alınmalıdır. Ayıklama, kırma ve eleme işlemlerinde ortaya çıkan tozdaki kirlilik ve tehlikeli kimyasalların etkileri de sorunlar arasında yer alıyor. Deprem nedeniyle şu anda tam boyutunu bilmediğimiz yıkım atıklarıyla karşı karşıyayız. Yıkım atıklarında bulunan toksik ve kimyasal etkenler nedeniyle hava, su, toprak kaynakları, yaşam döngüsü olumsuz etkilenecek, çevre ve halk sağlığı için risk oluşturacaktır. Yıkım atıklarının yönetimi, taşınması ve depolanması süreçleri mevzuatımızda tanımlanmıştır. Bu atıklar kapalı ve kontrollü alanlarda depolanmalıdır. Tüm bunlara rağmen uygulamada yeterli kontrolün olmaması ve bu süreçlerin yönetilememesi aslında şu anda yaşadığımız bir sorundu.

BSHA: Yıkım atıklarının bertarafında yaşanan sorunlar ne tür yaşamsal sorunlara yol açıyor?

HİK: Bölgede yürütülen enkaz kaldırma çalışmaları ve yıkılacak ağır hasarlı bina sayıları değerlendirildiğinde, bölgede yaşayan işçiler ve vatandaşlarımız için çevre ve sağlık risklerinin ortaya çıkarılması ve gerekli önlemlerin alınması gerekmektedir. Ağır hasarlı binalardan başlayarak yıkım sürecinde asbest envanteri, atık yönetim planı vb. binaların mevcut durumu ve yıkım işleminin nasıl yapılacağı, hafriyatın büyük ölçüde nerede yapılacağı ile ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmamaktadır. ve planlama.

“Yıkımdan kaynaklanan asbest içeren toz ve diğer zehirli kimyasal gazların solunması ile başta kanser olmak üzere ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşılabilir”

BSHA: Hangi felakete neden olabilir?

HİK: Bölgede bugün yıkım işleminde enkaz kaldırma Faaliyetleri sırasında bireysel koruyucu güvenlik önlemlerinin bulunmadığı, enkazın kontrolsüz bir şekilde taşındığı, enkazın döküldüğü alanın sulak alan veya baraj havzası olduğu görüntü ve bilgilerinin geldiği noktada karşımıza; bu enkazın nasıl yönetileceği konusunda büyük bir sorun. Enkazın nasıl yönetileceği, ayrıştırma işlemlerinin nasıl ve hangi alanlarda yapılacağı ve bu atıkların nerede depolanacağına ilişkin değerlendirmeler kamuoyu ile paylaşılmadı. Bu israfı doğru yönetemezsek mevcut yıkım sürecini doğru yönetememek çok büyük felaketlere yol açabilir. Bu işlerin uzman çalışanlar tarafından denetimli, planlı ve ilgili önlemler alınarak yapılması ve kontrollerinin aktif olarak yürütülmesi hayati önem taşımaktadır. Yıkım atıklarının içerdiği tehlikeli kimyasallar hava, su, toprak kirliliğine ve uzun yıllar sürecek çevre ve halk sağlığı sorunlarına neden olacaktır. Bölgede tahribatın neden olduğu asbest ve diğer zehirli kimyasal gazları içeren tozun solunması başta kanser olmak üzere ciddi sağlık sorunlarına neden olabilir. Bu nedenle bölgede toz geçirmezlik özelliği yüksek olan FFP2 ve FFP3 maskelerin kullanılması gerekmektedir.

BSHA: Yıkım atıkları arasında en çok bahsedilen kimyasal asbesttir. İnşaat malzemelerinde asbestin yasak olduğunu biliyoruz. Yıkım atıklarında asbest yok diyebilir miyiz?

HİK: Asbest aslında 2000’li yıllara kadar yoğun olarak kullanılan bir malzemeydi. Ancak kanserojen etkisinden dolayı sağlık risklerinin ortaya çıkması ile birlikte 2010 yılından itibaren dünyada ve ülkemizde kullanımı yasaklanmıştır. Bu yasaktan sonra asbestin kullanılmadığını düşünsek de piyasada hala kullanılan malzemeler bulunmaktadır. özellikle eski binalarda veya asbest ve asbest lifi içeren pazarlarda. Bu nedenle yasak olmasına rağmen benzerleri olduğu için halen önemli bir sağlık tehdididir. Ancak asbestin yanı sıra binalarda inşaat ve yalıtım malzemeleri, tesisatlarda boya, demir ve diğer aksamlar, zehirli kimyasallar tehlikesiyle de karşı karşıyayız. Çeşitli gazlar var, yıkımla çıkan gazlar var. Bunların her biri büyük bir çevresel risk oluşturmaktadır. Afetleri yönetmek zordur. Bu noktada afet yönetimi kadar çevresel riskleri de yönetmek, afet sonrası oluşacak bu çevresel riskleri ve bunların uzun vadeli etkilerini fiilen yönetebilmek ve kontrol edebilmek daha değerli hale gelmektedir.

BSHA: Yıkım atıklarının bertaraf edilmesi süreciyle ilgili mevcut çalışmaları biliyor musunuz?

HİK: Böylesine büyük bir yıkımın yaşandığı felakete, yaşadığımız şokla birlikte hazırlıksız yakalandığımızı bir kez daha gördük. Bu noktada enkaz kaldırma ve yıkım atıklarında afetteki koordinasyon eksikliği devam etmektedir. İlk haber enkazın Hatay Milleyha sulak alanına götürülerek dikkatsizce boşaltıldığı oldu. Bakanlık daha sonra yapılan açıklamalarda, bölgenin temizlendiği, depolama alanı olarak çalışmaların yürütüldüğü, enkazın eski maden ocakları da dahil olmak üzere kontrollü alanlarda depolanacağı bilgisini paylaştı. Ancak görülen uygulamalar moloz işleminin kontrollü bir şekilde gerçekleştirilemediğini göstermektedir. Burada yaşanan aksilikler ve saklama koşullarındaki eksiklikler de uzun yıllar sürecek geri dönüşü olmayan çevre ve halk sağlığı sorunlarına yol açacaktır. AFAD ile uyumlu olarak yürütülen Ulusal Afet Yönetim Planları, İl Afet Risk Azaltma Planları, İl Afet Müdahale Planlarında maalesef konu alanlarına ilişkin kapsamlı bilgi bulunmamaktadır. Bu planların belge olarak var olmasına rağmen uygulama aşamasında olmadığını gördük.

“Şehirli olamayız, betonlar arasında kayboluruz”

BSHA: Son dönemde İzmir’de deprem nedeniyle yıkım ve can kaybı yaşadık. O zaman nasıl test ettik?

HİK: Örneğin İzmir depreminde yaşadığımız süreçte, mevcut inşaat atıkları depolama alanlarına moloz atıklarının ek alanlarıyla ilgili sorunlar yaşandı. Olmaya devam ediyor. Büyük çaplı yıkımların beraberinde getirdiği atık sorunu da büyüktür ve bu sorun doğru yönetilmezse yaratacağı çevre ve yaşamsal sorunlar büyüyerek devam eder. İzmir İl Afet Yönetim Planı (TAMP), İl Afet Risk Azaltma Planı (IRAP) 2021 yılında onaylandı. Kentsel dönüşüm ve bireysel bina yıkımlarında mevzuatta tanımlanan süreçlerin uygulama ve kontrol eksikliklerini yaşıyoruz. İzmir depremi ve sonrasında enkaz kaldırma ve yıkım süreçlerinde denetim ve yönetim eksikliğini, gerekli önlemlerin alınmadığını yaşamaya devam ediyoruz. Kentleşmenin getirdiği en büyük sorunlardan biri olan atık yönetimi sürecinin planlanmadan yürütülen işlerin maliyeti, hayatı yaşam alanları ile birlikte yaşamaktır. İzmir ilinde mevcut hafriyat depolama alanlarının yetersizliği, inşaat sürecine ayak uyduramayan atık yönetim alanları, kontrolsüzlük sorunları büyüyerek devam ederken bu sürecin maalesef yönetilmediğini görüyoruz. büyük yıkımlar yaşarsak.

BSHA: Deprem bilimcilerin açıklamaları, bugün olmazsa İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerde büyük depremlerin olacağına işaret ediyor ve uyarıda bulunuyor. Geçmişteki deprem felaketlerinin yıkım atık yönetimini günümüzle karşılaştırırsak ne durumdayız?

HİK: Şehirlerimizi yapılar ve binalar olarak görüyoruz. Bu şehirlerde hayatın, hayatın gerekliliklerinin, afetlerin getirdiği muhtaçlıkların ve afet risklerinin ve planlamalarının değerlendirilmediğini görüyoruz. İllerimizde toplanma alanı bulunmamaktadır. Park olarak görülen yerler betonla değiştiriliyor. Yine bu alanlar altyapı imkanlarından mahrumdur. Afete yakalandığımız an ile birlikte afet sonrası yönetilen süreçlerde de eksiklikler var. Şehirleşemiyoruz, betonun ortasında kayboluyoruz. Afet sonrası atık yönetimi için bir planlama yoktur. Şehirler her zaman değişiyor. Planlar sürekli değişiyor, yaşam alanlarımız, sulak alanlarımız, tarım alanlarımız betonlaşmaya mahkum. Betona bir sarsıntı olması durumunda bize yaşam sağlayacak alanlarımızı maalesef kınıyoruz. 1999 ve sonrasında yaşadığımız onca acıya rağmen bu karmaşanın içinde hala aynı noktada olduğumuzu görüyoruz. Tüm bu acı deneyimlerden sonra içinde bulunduğumuz süreçte söylediğimiz sözlerin havada kaldığı acı bir gerçektir. Afetlerin neden olduğu tahribatların önlenmesi, olası etkilerinin planlanması ve yönetilmesi adımlarında uygulanacak analizleri ilgili idareler ve tüm bileşenler ivedilikle hayata geçirmeli, halkla birlikte afetlere karşı dayanıklı ve hazır olmalıdır. (BSHA – Bilim ve Sağlık Haber Ajansı)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu